Kaçakların Yargılanması – Av. Simanur Saldere

KAÇAKLARIN YARGILANMASI

I. GİRİŞ

CMK’da düzenlenen özel ceza muhakemesi usulleri 3 farklı hal için öngörülmüştür. Bunlar; CMK’nin 194. maddesi ve devamında düzenlenmiş olan sanığın yokluğu halleri, 244. madde ve devamında düzenlenmiş olan gaiplerin yargılanması ve 247. madde ve devamında düzenlenmiş olan kaçakların yargılanması halleridir.

CMK’nın 193. maddesine göre, Türk Ceza Hukukunda kural olan, yargılamanın sanığın huzurunda ve mevcudiyetinde gerçekleştirilmesidir. Nitekim ilgili maddede; “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz.” şeklinde düzenlenmek suretiyle, saklı tutulan haller dışında sanığın hazır bulunmaması durumunda duruşma yapılamayacağı kural olarak kabul edilmiştir.

Maddenin devamında “Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.” şeklinde düzenlendiği üzere, geçerli bir sebebi olmaksızın duruşmaya katılmayan sanık hakkında zorla getirme emri çıkarılacaktır. Kanun maddesinin lafzı incelendiğinde, hâkime zorla getirme emri çıkarılması konusunda bir takdir yetkisi verilmediği; sanığın duruşmaya katılmaması halinde mahkemeye sunulan sebebin geçerli ve haklı bir sebep olmadığı kanaatine varılması halinde, sanık hakkında zorla getirme emri çıkarılacağı görülmektedir.

Son olarak, ilgili hükmün 2. fıkrasında “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.” şeklindeki düzenlemeyle; hâkime davayı sanığın yokluğunda bitirebilmesi konusunda bir takdir yetkisi verilmiştir. Buna göre; elde edilen deliller neticesinde sanık hakkında mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri dışında bir karar verileceğinin anlaşılması durumunda davanın bitirilmesi için sanık ifadesinin alınması beklenmeksizin sanık yokluğunda hüküm verilebilecektir. 2023 yılındaki değişiklik öncesinde bu hüküm yalnızca mahkumiyet kararını hariç tutmaktayken, değişikliklerle birlikte ceza verilmesine yer olmadığı kararı ve güvenlik tedbiri kararında da sanığın yokluğunda hüküm verilmesi imkansız hale getirilmiştir.

Gaiplerin ve kaçakların durumu, 5271 sayılı CMK’da özel olarak düzenlenmiş olup bu statülere sahip sanıklara CMK’nın 193. maddesindeki genel kuraldan sapılarak özel muhakeme usulü uygulanacaktır. Bu makalenin esas konusu kaçakların yargılanması olmakla beraber; öncelikle gaiplik durumu ile kaçaklık durumu arasındaki farkların açıklanmasında fayda görülmektedir.

II.Gaiplik ve Kaçaklık Bakımından Öngörülen Özel Yargılama Usulleri

CMK’nın 244. maddesinde tanımı yapıldığı üzere; bulunduğu yer bilinmeyen veya yurt dışında bulunup da yetkili mahkemeye getirilemeyen veya getirilmesi uygun bulunmayan sanık gaip statüsünde olacaktır. CMK’da gaiplerin yargılanması hususuna dair getirilen özel kurallar uyarınca, gaipler hakkında bütün soruşturma işlemleri yapılabilecek ve kamu davası açılabilecek; ancak kovuşturma işlemleri yapılamayacaktır. Dolayısıyla ceza yargılamasında yalnızca sanık sıfatına sahip bireyler gaip olarak kabul edilerek hakkında özel yargılama usulleri uygulanırken; şüpheli durumundaki ceza yargılaması süjelerine gaiplik statüsü verilmemekte ve özel soruşturma usulleri uygulanmamaktadır. Bu yönüyle gaip olmamak şeklindeki şartın muhakeme şartlarından dava şartı değil; yargılama şartı olduğunu görmekteyiz.

Gaip olduğu kabul edilen sanık hakkında duruşma açılamayacak olup mahkeme tarafından yalnızca delillerin tespiti ve korunmasına yönelik işlemler yapılabilecektir. CMK’nın 245. maddesinde, gaip olan sanığa yapılacak ihtar ve 246. maddesinde gaip sanığa verilecek güvence belgesi düzenlenmiştir.

İlk kez 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tanımlanmış olan kaçaklık statüsü; 247. maddenin 1. fıkrasında “Hakkındaki soruşturmanın veya kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu tanımlamalardan yola çıkılarak gaipler ve kaçaklar arasındaki temel farklar şu şekilde sıralanabilir:

  • Gaip durumundaki sanıklar bilinçli olmaksızın duruşmadan ve haklarında yürütülen yargılamadan uzak kalmaktayken; kaçak durumundaki şüpheli veya sanıklar kendi iradeleri doğrultusunda, muhakemenin akamete uğratılması amacıyla mahkemeden uzaklaşmakta ve gizlenmektedir.
  • Gaiplik durumunda sanığa ulaşılamadığı için gaip olduğu yönünde bir varsayımdan hareket edilmektedir. Oysa kaçaklık durumunda herhangi bir varsayım yapılmaksızın şüpheli veya sanık mahkemeden kaçtığı için kaçak statüsünde sayılmaktadır.
  • Son olarak, gaiplere uygulanan özel yargılama usulü yalnızca sanıklar bakımından öngörülmüştür. Kaçaklık kararıysa, Kanun’un ilk halinde yalnızca kovuşturma aşamasında uygulanabilecek bir durumken, 2016 değişiklikleri ile soruşturma aşamasındaki şüpheli bireylere de uygulanabileceği düzenlenmiştir.

III.1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Kaçaklık Statüsü

Ceza hukuku sistemimizde kaçaklık durumu ilk kez 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile tanımlanmıştır. 1412 sayılı CMUK’da kaçaklık statüsüne ilişkin yalnızca 223. maddede 2 adet özel uygulama öngörülmüştür:

  • 223. maddenin 3. fıkrası uyarınca; duruşmada sorgulanmış ve mahkeme tarafından hazır bulunması gerekli görülmeyen kaçak sanık hakkında duruşmalara ve yargılamaya devam edilerek hüküm verilebilecektir.
  • Sorgusu yapılmamış sanık hakkında mahkûmiyet dışında bir karar verileceğinin anlaşılması halinde hazır bulunması beklenmeksizin hüküm verilebilecektir.

Görüldüğü üzere, CMUK’da kaçaklara ilişkin öngörülen her iki düzenlemeye de 5271 sayılı CMK’da 193/2. ve 194/2. maddelerde yer verilmiştir.

CMUK’da soruşturma ve kovuşturma aşamasında da kaçak şüpheli ve sanık hakkında işlemler yapılabilmekte ve yukarıda açıklanan CMUK 223/3, 4. maddeler uyarınca yargılama şüpheli ve sanığın hazır bulunmasını beklemeksizin sonlandırılabilmekteydi.

CMK’da kabul edilen sanığın hazır bulunmasının dava şartı değil yargılama şartı olarak kabul edilmesine rağmen ve sanığın yargılamanın her aşamasında hazır bulunması ilkesine aykırı olarak, kaçak durumdaki şüpheliler hakkında soruşturma işlemleri yapılabilmekte ve dava açılabilmekte; buna ek olarak CMK’nın 247/3. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere, kaçak durumdaki sanıklar hakkında kovuşturma işlemlerine devam edilebilmektedir. Ayrıksı durumlar saklı kalmak üzere, kaçak hakkında mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri kararı verilememektedir.

Öte yandan, CMUK’da 106 ve 108. maddeler uyarınca gıyabi tutuklamaya izin verilmiş olup şüpheli veya sanığın yokluğunda tutuklama kararı verilebilmesi mümkündü. Nitekim CMUK’nın 106. maddesinde “Sanık hazır değilse talebe ilişkin karar, yokluğunda ve evrak üzerinden verilir.” şeklindeki hüküm uyarınca ve 108. maddesi uyarınca şüpheli veya sanığın sorgusunun tutuklamadan sonra yapılacağı şeklindeki düzenlemede, gıyapta tutuklama emri verilebilmesinin önü açılmıştır.

5271 sayılı CMK’nın 101. maddesinde tutuklama kararı verilme usulü düzenlenmiş olup şüpheli veya sanığın huzurunda yapılması gerekliliği öngörülmüştür. Bu kapsamda, CMK’da kabul edilmiş gıyabi tutuklama yasağının tek istisnası CMK’nın 248/5. maddesinde ve CMK Yürürlük Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenmiştir.

İlgili husus, CMK’nın 248/5. maddesinde; “(5) Kaçak hakkında 100 üncü ve sonraki maddeler gereğince, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Her ne kadar, söz konusu hükümde kaçak kabul edilen şüpheli ve sanıklar hakkında gıyabi tutuklama kararı verilebileceği düzenlenmişse de; 5320 sayılı CMK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5. maddesinde bu hüküm sınırlandırılmış ve uygulama alanı yalnızca yurt dışında bulunan kaçak sanıklar olarak düzenlenmiştir.

Nitekim ilgili madde; MADDE 5.- (1) Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yürürlükte iken verilmiş gıyabî tutuklama kararları, Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlüğe girmesiyle, 248 inci maddesinin yabancı ülkede bulunan kaçaklarla ilgili beşinci fıkrası hükmü ayrık olmak üzere, yakalama emri niteliğine dönüşür.

(2) Ceza Muhakemesi Kanununun 248 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü, sadece yabancı ülkede bulunan kaçaklar hakkında uygulanır.” şeklinde kanunda yer bulmuştur.

CMK’da kabul edilen gıyapta tutuklama yasağı ve 5230 sayılı Yürürlük Kanunu’nun 5. maddesi doğrultusunda; yakalama emrini düzenleyen CMK’nın 98. maddesi incelenecek olursa, şüpheli veya sanığa ulaşılamadığı durumlarda, tutuklama emri değil yakalama emri verileceği; şüpheli veya sanık yakalandığında Sulh Ceza Hakimliği veya Mahkeme aracılığıyla sorgusunun yapılarak bu merciler tarafından tutuklama veya salıverilmesine karar verileceği görülmektedir.

IV. 5271 Sayılı CMK’de Kaçaklık Durumu ve Tanımı

CMK’nın 247. maddesinde; “(1) Hakkındaki soruşturmanın veya kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir.” şeklinde kaçaklığın tanımı yapılmıştır.

Buna göre, hakkında yürütülen soruşturma veya kovuşturmanın akamete uğratılması ve bir sonuca erdirilmesini engellemek amacıyla yurt içinde veya yurt dışında gizlenen, dolayısıyla mahkeme veya Cumhuriyet savcısı tarafından ulaşılamayan kişi kaçak olarak kabul edilir.

17.12.2004 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan CMK’nın ilk halinde, kaçaklık durumu yalnızca kovuşturma evresine özgü bir durum olarak düzenlenmiş olup, soruşturma evresinde şüphelilerin kaçak olarak kabul edilmesi olanaklı değildir. 6763 Sayılı Kanun’un 32. maddesi ile bu durum değiştirilmiş; şüpheliler hakkında da kaçaklara ilişkin hükümlerin uygulanmasının önü açılmış, böylece soruşturma evresinde de kaçaklık statüsü uygulanabilir hale gelmiştir.

V. Kaçaklık Kararı Verilmesi Usulü

CMK’nın 247. Maddesinde, kaçağın tanımı yapıldıktan sonra, kaçaklık kararının verilme usulü ve sonuçları düzenlenmiştir. İlgili maddenin devamında;

“(2) (Ek: 25/5/2005 – 5353/31 md.) Hakkında, 248 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılmış olan şüpheli veya sanığın, yetkili Cumhuriyet savcısı veya mahkemece usulüne göre yapılan tebligata uymamasından dolayı verilen zorla getirilme kararı da yerine getirilemez ise, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme;

a) Çağrının bir gazete ile şüpheli veya sanığın bilinen konutunun kapısına asılmak suretiyle ilânına karar verir; yapılacak ilânlarda, onbeş gün içinde gelmediği takdirde 248 inci maddede gösterilen tedbirlere hükmedilebileceğini ayrıca açıklar,

b) Bu işlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile saptanmasından itibaren onbeş gün içinde başvurmayan şüpheli veya sanığın kaçak olduğuna karar verir.

(3) (İptal fıkra: Anayasa Mahkemesinin 22/3/2023 Tarihli ve E: 2022/145, K: 2023/59 Sayılı Kararı ile.) (Yeniden Düzenleme:2/3/2024-7499/16 md.) Kaçak sanık hakkında kovuşturma yapılabilir. Ancak, daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkûmiyet ve ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.

(4) Duruşma yapılan hâllerde kaçak sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir avukat görevlendirilmesini ister.”

şeklindeki düzenleme ışığında öncelikle kaçaklık kararı verilebilmesi için gereken şartlar; sonrasında kaçaklık kararı verilmesinin sonuçları incelenecektir.

İlgili fıkra uyarınca, kaçaklık kararı verilmesi için;

  • Hakkında kaçaklık kararı verilecek kişinin, bilerek ve isteyerek haberdar olduğu ve hakkında yapılan soruşturmanın/kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla hareket ediyor olması,
  • Bu kişinin yurt içinde gizleniyor olması veya yurt dışında bulunması,
  • Cumhuriyet savcısı veya mahkemenin, kişiye kendisini gizlemesi veya ulaşılmasını engellemesi sebebiyle ulaşamıyor olması

şeklindeki kümülatif nitelikli 3 adet şartın gerçekleşmesi öngörülmüştür.

Bu kriterlere ek olarak; kaçaklık kararı verilebilmesi için atılı suçların 248/2. maddedeki katalog suçlardan birisi olması gerekmekte ve cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından yapılan usulüne uygun tebligata uyulmamış olması sebebiyle verilen zorla getirme kararının da yerine getirilememiş olması gerekmektedir.

Söz konusu maddede kastedilen “usulüne uygun tebligat” kriterinin gerçekleşmiş olması için takip edilmesi gereken süreç; 247/2. maddenin a ve b bentlerinde düzenlenmiştir:

  • Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından şüpheli veya sanığa bir çağrı kâğıdı hazırlanarak bunun gazete ile ilan edilmiş olması veya şüpheli/sanığın konutunun kapısına asılarak ilan edilmiş olması gerekmektedir. Bu çağrıda, 15 gün içerisinde yetkili adli mercilere başvurulmadığı takdirde 248. maddede öngörülmüş tedbirlerin uygulanacağı ihtar olunacaktır.
  • Verilen 15 günlük sürenin ardından şüpheli veya sanık hakkında, söz konusu ihtara rağmen talep edilen işlemleri yerine getirmediğine dair bir tutanak hazırlanacaktır.
  • Tutanağın hazırlanmasından itibaren ikinci bir 15 günlük daha süre
  • Bu süre içerisinde de yetkili adli mercilere başvurmayan sanık hakkında kaçaklık kararı

Kaçaklık kararını vermeye yetkili merciler; cumhuriyet savcılığı veya mahkemedir. Burada, esas dikkat edilmesi gereken nokta; söz konusu maddede öngörülen şartların gerçekleştiğinin tespiti durumunda şüpheli veya sanık hakkında kaçaklık kararı verilmesinin cumhuriyet savcılığı veya mahkemenin takdirine bırakılmamış olduğu, kriterlerin gerçekleşmesi halinde kaçaklık kararı verilmesinin zorunlu olduğu hususudur.

VI. Kaçaklar Hakkında Yürütülecek Soruşturma ve Kovuşturma Usulü

Kanun’un ilk halinde soruşturma evresinde şüpheliye isnat edilemeyen kaçaklık statüsü, 6763 sayılı Kanun’un 32. maddesi ile 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan değişiklik ile şüpheliler bakımından da kabul edilebilir bir durum haline getirilmiştir. OHAL döneminde 27.07.2016 tarihli KHK/668’in 3/1-b. maddesi ile ilk kez getirilen soruşturma aşamasında şüpheliler açısından da kaçaklık statüsüne ilişkin hükümlerin uygulanabileceğine ilişkin düzenleme, OHAL döneminin sonlandırılmasının ardından 08.03.2018 tarihli RG’de yayınlanan 7072 sayılı Kanun ile düzenlenmiş ve kalıcı olarak yerleşmiştir.

Öte yandan, söz konusu kanun değişikliği ile kaçaklar hakkında öngörülen CMK’nın 248. maddesindeki zorlama amaçlı el koyma ve teminat belgesine ilişkin hükümlerin soruşturma aşamasında da uygulanabilmesinin önü açılmıştır.

Kaçak sanığın daha önce mahkeme önünde sorgusunun yapılmış olması halinde 247/3. madde uyarınca hakkında mahkumiyet veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilecektir. Aksi durumda, sorgusu yapılmamış sanık hakkında mahkumiyet veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemeyecektir.

Mahkeme tarafından kaçak sanık hakkında beraat, davanın reddi veya düşmesi kararlarından birinin verilmesi kanaatine varılmışsa, 193/2. madde uyarınca sanığın sorgusu yapılmaksızın yargılama bitirilebilecektir.

Sanığın sorgusu yapılmadan hakkında ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri kararı verilmemesi, 02.03.2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun’un 16. Maddesindeki değişiklikle birlikte kanunlaştırılmıştır. Bu değişikliğin sebebi, Anayasa Mahkemesi’nin 22.03.2023 tarihli ve 2022/145E., 2023/59K. Sayılı iptal kararından kaynaklanmaktadır.

Söz konusu iptal kararında; ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri kararının verilmesi halinde, sanığın suçu işlediğinin sabit bulunduğu, ancak ceza verilmesinin önünde engeller olduğu ifade edilmektedir. Bu itibarla, sorgusu yapılmadan sanık hakkında suçu sabit bulunarak ceza verilmesine yer olmadığı veya güvenlik tedbiri kararı verilmesi, masumiyet karinesini ve Anayasa’nın 38. Maddesini ihlal etmektedir. Anayasa Mahkemesi, açıklanan sebeplerle sorgusu yapılmadan ceza verilmesine yer olmadığı veya güvenlik tedbiri kararı verilmesinin adil yargılanma hakkına orantısız sınırlama getirdiğine kanaat getirerek hükmü iptal etmiştir.

VII. SONUÇ

Ceza muhakemesi hukukunda kural olan sanığın duruşmada hazır bulunması şeklindeki yargılama şartından bir sapma durumu teşkil eden özel yargılama usulü olan kaçakların yargılanması, 5271 sayılı CMK ile Türk hukukunda ilk kez özel bir düzenlemeye kavuşmuş, kaçaklık durumunun tanımı yapılmış, kaçaklık kararı verilme usulü ve şartları detaylı olarak düzenlenmiş, kaçak sanık için zorunlu müdafilik uygulaması getirilmiştir.

Kanun’un ilk halinde kaçaklık kararı ve işlemleri yalnızca kovuşturma evresinde uygulanmaktayken; 2016 değişiklikleri sonrasında soruşturma aşamasında şüpheliler için de kaçaklık kararı verilmesi ve kaçaklara uygulanan işlemlerin yapılmasının önü açılmıştır.

Hakkında kaçaklık kararı verilen bireylere uygulanması öngörülen malvarlığına el konulması, kayyım atanması, gıyapta tutuklama kararı verilmesi ve güvence belgesi hükümlerini düzenleyen 248. madde, bir sonraki makalemizde ele alınacaktır.

VIII. KAYNAKÇA

ARTUÇ Mustafa: Pratik Ceza Muhakemesi Kanunu, Adalet Yayınevi, B. 3, Ankara 2019.

BALCI Murat: “Ceza Muhakemesi Hukukunda Gaip veya Kaçak Sanığa Güvence Belgesi Verilmesi”, 2011, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 92, s. 101-117.

CENTEL Nur – ZAFER Hamide: Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, B. 9, İstanbul 2012.

ERSOY Uğur: “Ceza Muhakemesinde In Absentıa Duruşma Yapılması Ve Mahkûmiyet Kararı Verilmesi Üzerine Bazı Düşünceler”, 2020, SDÜHFD, C. 10, S. 1, s. 52-86.

ÖZBEK Veli Ö.  – DOĞAN Koray – BACAKSIZ Pınar: Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, B. 14, Ankara 2021.

SOYASLAN Doğan: Ceza Muhakemesi Hukuku, Yetkin Yayınevi, B. 7, Ankara 2018.

TOROSLU Nevzat – FEYZİOĞLU Metin: Ceza Muhakemesi Hukuku, Savaş Yayınevi, B. 18, Ankara, 2018.

ÜNVER Yener – HAKERİ Hakan: Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, B. 13, Ankara 2017.

YENİSEY FeridunNUHOĞLU Ayşe: Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, B. 9, Ankara 2021.

YURTCAN Erdener: Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, Seçkin Yayıncılık, B. 9, Ankara 2019.

Related Posts