Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu – Av. İlknur Kodaz

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu

A. Giriş

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 123. Maddesinde düzenlenmiştir. Kişinin hür bir şekilde hareket etmesine, iç huzurunu korumasına ve esenliğini sağlamasına yapılan müdahalelerin; hukuk sistemimizce cezalandırılması öngörülmüştür. Açıklanan gerekçeyle, işbu suç; Türk Ceza Kanunu’nun ‘Hürriyete Karşı Suçlar’ bölümünde yer almaktadır.

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma
Madde 123 – Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2023/5041E., 2024/7640K. sayılı kararında; “kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu ile korunan hukuki yarar kişi özgürlüğünün korunması ve bireyin, psikolojik ve ruhsal bakımdan rahatsız edilmemesi ve yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, kanun metninde yazılı bulunan telefon etme, gürültü yapma ya da aynı maksatla, hukuka aykırı bir davranışta bulunma eyleminin bir kez yapılmasının yeterli olmadığı, eylemin ısrarla tekrarlanması, süreklilik arz etmesi ve sırf kişilerin huzur ve sükununu bozma saiki ile işlenmesi gerekmektedir.” biçiminde söz konusu suçun oluşabilmesi için gerekli kriterleri göstermiştir.

B. Suçun Maddi Unsurları

  • Fail

Söz konusu suçun faili herkes olabilir. Diğer bir deyişle kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu işleyen kişinin herhangi bir özel sıfatı (örneğin kamu görevlisi sıfatı gibi) olması gerekmemektedir.

  • Mağdur

Nitekim aynı şekilde, bu suçun mağduru da herhangi bir insan olabilir. Suçun işlenebilmesi için maddede düzenlenen hareketlerin “bir kimseye” yöneliyor olması gerekli ve yeterlidir.

Bu anlamda herhangi bir kişiyi hedef almadan gürültü yapılması eylemi bir kabahat iken veya TCK 183. Maddesinde düzenlenen ‘gürültüye neden olma’ suçuna sebebiyet verirken; bir kişiyi hedef alarak gürültü yapmak, diğer şartların da sağlandığı varsayımıyla, ‘kişilerin huzur ve sükununu bozma’ suçunu oluşturabilecektir.

  • Suçun Konusu ve Korunan Menfaat

Her suç, hukuk düzeni tarafından tanınan bir menfaati korumak amacıyla ihdas edilmektedir. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu ise; kişilerin yaşamını psikolojik bakımdan rahatsız edilmeden, özgürce ve huzurlu bir biçimde sürdürmesi hakkını korumak için ihdas edilmiştir. Suçların tehdit etmekte olduğu ve korunmak istenen menfaat ise, suçun konusunu oluşturur. Bu suçun konusu ise, kişilerin huzurlu bir ortamda, ruhsal anlamda sükûnet içerisinde ve hür bir şekilde yaşama haklarıdır.

  • Hareket

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma suçu, suçun sübuta ermesini sağlayan eylemler bakımından serbest hareketli bir suçtur. Serbest hareketli suçtan kasıt ise, suçun işlenmesi için belirli bir eylemi yapmak zorunluluğu olmamasıdır. Maddede belirtilen “telefon edilmesi, gürültü yapılması” eylemleri yalnızca birer örnek olarak yazılmıştır. Maddenin devamında yer alan, “hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması” ifadesiyle; söz konusu suçun herhangi bir hukuka aykırı eylem ile işlenebileceği ortaya konmuştur. Dolayısıyla suça sebebiyet veren haller, kanunda sınırlı olarak sayılmamıştır.

Ancak maddede bu eylemlerin “ısrarla” yapılması gerekliliği de ifade edilmektedir. Buna göre söz konusu suçun oluşabilmesi için, yalnızca bir kişiyi hedef alarak hukuka aykırı bir davranışta bulunulması yetmez. Aynı zamanda söz konusu davranışın ısrarlı bir şekilde devam etmesi gerekmektedir. Bu sebeple de, eylemin ısrar unsuru bakımından bağlı hareketli bir suçtur.

Nitekim Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2013/3767E., 2014/8620K. sayılı kararında; “Bir kimseye telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması eylemlerinin ısrarla yapılması halinde, TCK’nın 123. maddesindeki kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturacağı gözetilmeden, sanığın bayram ziyareti için ablasının evine giden müştekinin bulunduğu yere gelerek çocuklarıyla görüşmek istediği ancak müştekinin kabul etmediği buna rağmen sanığın evin önünden ayrılmadığı ve uzun süre beklediği şeklinde gerçekleştiği kabul edilen eyleminde, suçun ısrar unsurunun ne şekilde oluştuğu ve sanığın sırf huzur ve sükunu bozma amacıyla hareket ettiğini gösteren olgular açıklanmadan yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi”ni hukuka aykırı bulmuştur.

  • Netice

Söz konusu suçun, netice bakımından incelendiğinde, sırf hareket suçu olduğu görülmektedir. Sırf hareket suçu; suçu oluşturan eylem yapıldıktan sonra, bu eyleme bağlı olarak dış dünyada herhangi bir değişiklik, bir netice olmasının beklenmemesi anlamına gelmektedir. İlgili madde incelendiğinde, mağdurun; gerçekten bu ısrarlı ve hukuka aykırı davranışlar sebebiyle, huzur ve sükununun bozulması aranmadığı görülmektedir. Söz konusu davranışların, objektif olarak, bu neticeyi oluşturabilecek kapasitede olması yeterlidir.

C. Suçun Manevi Unsurları

Ceza hukuku ilkeleri göz önüne alındığında, bir suçun taksirli halinin cezalandırılabilmesi için; o suçun taksirli halinin, kanunda özel olarak ihdas edilmesi gerekmektedir. kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun ise taksirli hali, kanunumuzda düzenlenmemiştir. Bu sebeple söz konusu suçun işlenebilmesi için, olayda kast unsurunun varlığı aranmaktadır.

  • Kast Unsuru

Bir suçun doğrudan kastla işlenmesi, suçun ceza kanunlarında düzenlendiğinin bilinmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Suça sebebiyet veren eylemlerin, bilerek ve isteyerek yapılması; kast unsurunun oluşması için yeterlidir. Diğer bir deyişle, kişinin hukuka aykırı olan fiilini bilerek ve isteyerek yapması; bu fiilin kanunda suç olarak düzenlendiğini bilmese dahi, kastın oluşumu yeterlidir.

Açıklandığı üzere, söz konusu suçun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yalnızca kasten işlenebilir. İşbu kastın, doğrudan kast veya olası kast olması hususunda; kanun koyucu tarafından bir ayrıma gidilmiştir. Söz konusu ayrım, Saik (Amaç) başlığı altında incelenecektir. İşbu sebeple, doğrudan kastla suça konu eylemlerin gerçekleştirilmesi; suçun sübuta ermesi için gerekli ve yeterlidir.

  • Saik (Amaç)

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun oluşabilmesi için, failin yalnızca genel kastla hareket etmesi yeterli değildir. Maddede “sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla” ifadesiyle belirtildiği üzere, failin bu suçu işlerken özel bir kastının/saikinin bulunması gerekmektedir.

Şayet fail; suça sebebiyet verebilecek eylemlerde bulunurken, mağdurun huzur ve sükununu bozma saikini taşımıyorsa bu suçun oluşabilmesi mümkün değildir. Suçun sübuta ermesi için özel bir saik arandığından, bu suç yalnızca doğrudan kastla işlenebilir. Olası kastta, fail; bilinçli olarak yaptığı eylemlerinin sonucunu öngörmekte, bu sonuçların oluşmasını istememekte ancak umursamadan eylemlerine devam etmektedir. Özel bir amaçla hareket edilmesi aranan bu suçta ise, mağdurun huzur ve sükununun bozulması özellikle istenmektedir. Bu sebeple olası kastla bu suçun işlenmesi mümkün değildir.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi; 2016/14613E., 2018/14709K. Sayılı kararında “suçun maddi unsurunu oluşturan eylemlerin ısrarla, huzur ve sükunu bozma kastı ile gerçekleştirilmesinin gerektiği, yargılamaya konu somut olayda, suç tarihinde taraflar arasında boşanma davasının olması, 10/05/2014 tarihli telefon inceleme tutanağı ile tespit olunan sanığın aramalarının sayısı ve günleri, sanığın aşamalardaki savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, “sırf huzur ve sükunu bozma” özel kastıyla hareket etmeyen sanığın beraati yerine yetersiz gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi”ni hukuka aykırı bulmuştur.

  • Hukuka Aykırılık

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturan bir diğer manevi unsur ise, hukuka aykırılık unsurudur. Maddede “hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması” ifadesiyle belirtildiği üzere, suça sebebiyet veren eylemin; hukuk dünyası tarafından haksız görülen bir eylem olması gerekmektedir.

İşbu eylemler; yalın bir şekilde suçun sübuta ermesini sağlamıyor olabilir. Ancak bu eylemlerin, ısrarlı bir şekilde ve mağdurun huzurunu bozma amacıyla yapılması durumunda; hukuka aykırı olmasa dahi suça sebebiyet verebilir. Örneğin bir kişiyi telefonla aramak, esasında hukuka aykırı bir eylem değildir. Ancak söz konusu suça sebebiyet verebilecek şekilde; ısrarla ve kişinin huzurunu bozma amacıyla bir kişi telefonla aranıyorsa, olayda hukuka aykırılık unsuru oluşacaktır.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi; 2022/12030 E., 2022/20848K. Sayılı kararında “Bu suçun oluşabilmesi için, kanun metninde yazılı bulunan telefon etme, gürültü yapma ya da aynı maksatla, hukuka aykırı bir davranışta bulunulması eylemlerinin bir kez yapılmasının yeterli olmadığı, eylemlerin ısrarla tekrarlanması, süreklilik arz etmesi ve sırf kişilerin huzur ve sükûnunu bozma saiki ile işlenmesi gerekmektedir. Somut olayda; (…) temyiz dışı sanık …’nın mağduru hem kendi telefonundan hem de sanık …’nun kullanımında olan telefondan toplamda 10 kez arayarak ve 2 kez mesaj göndermek suretiyle mağdurdan özür dilemek istediğini savunması, mesaj içeriklerinin de sanık savunmalarını doğrulaması karşısında sanığın huzur ve sükunu bozma saikinin ne şekilde oluştuğu açıklanmadan, kişilerin huzur ve sükununu bozma eylemi nedeniyle beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi”ni hukuka aykırı bulmuştur.

Ç. Hukuka Uygunluk Sebepleri

Türk Ceza Kanunu’nun 24-25-26. Maddelerinde hukuka uygunluk sebepleri düzenlenmiştir. Bu maddelerde belirtilen hukuka uygunluk sebepleri somut olayda varsa, her ne kadar suç sübuta ermiş gözükse dahi hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmediği için; suç sübuta ermemiş sayılacaktır.

Örneğin bir kişi, rahatsız etme amacıyla 20 kere aranırsa; kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu sübuta erebilir. Ancak mağdur sıfatlı kişinin bu aramalara rızası varsa, işbu suçun oluşması mümkün değildir. Başka bir olay üzerinden anlatmak gerekirse, örneğin bir kişi, trafikte önünde giden araç sürücüsünü rahatsız etmek amacıyla ısrarlı bir şekilde klakson çalarsa ve uzun farlarını açıp kapatırsa; kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu oluşabilir. Ancak eğer kişi bu hareketleri, diğer araç sürücüsünün uyuyakaldığını düşündüğü için yapıyorsa; bu eylem TCK’nin 25. Maddesinde düzenlenen zorunluluk hali kapsamında kalacağından, işbu suç oluşmayacaktır.

D. Yaptırımın Uygulanması için Gereken Koşullar

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, şikayete bağlı bir suçtur. Diğer bir anlatımla; her ne kadar somut olayda suçun sübuta ermesi için gereken bütün şartlar sağlanmış olsa da, şayet mağdur bu durumu adli makamlara bildirip şikayette bulunmazsa bu suç cezalandırılamaz.

Türk Ceza Kanunu’nun 73. Maddesi gereğince, mağdurun bu şikayetini, suç sebebi eylemi ve failini öğrenmesinden itibaren 6 ay içerisinde adli makamlara bildirmesi gerekmektedir. Aksi halde bu süre geçtikten sonra, mağdurun şikayet hakkı ortadan kalkacak ve bu suçun cezalandırılması mümkün olmayacaktır.

Ayrıca mağdurun şikayeti nedeniyle açılmış olan bir soruşturma ya da kovuşturma hakkında; şikayetin geri alınması halinde, şikayet yokluğu sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı veya düşme kararı verilecektir.

Nitekim Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2021/40000E., 2024/14378K. Sayılı kararında; “kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun takibinin şikayete bağlı olması, mağdur …’in karardan sonra verdiği 21.07.2022 tarihli dilekçesi ile sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi ve sanığında şikayetten vazgeçmeyi kabul etmiş olması karşısında, sanığın bu mağdura yönelik eyleminde düşme kararı verilmesinde zorunluluk bulunması,” yönünde karar vermiştir.

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253. Maddesinde belirtildiği üzere, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar; uzlaştırmaya tabidir. Bu sebeple kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu işlendiği takdirde, öncelikle uzlaştırma yoluna gidilmesi gerekir.

E. Zamanaşımı

Kişilerin huzurunu ve sükununu bozma suçunun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu süre, suça sebebiyet veren olayın gerçekleştiği tarihte başlamaktadır. Dolayısıyla suçun cezalandırılması için, olay tarihinden itibaren (eğer zamanaşımı süresini kesen bir neden varsa o tarihten itibaren) 8 yıllık zamanaşımı süresinin geçmemiş olması gerekir.

Nitekim Yargıtay Ceza Dairesinin sayılı kararında “kamu davası açılmış ise de; sanığa atılı suçun olağan zaman aşımı süresinin 8 yıl olduğu ve zaman aşımını kesen son işlemin sanık hakkında verilen 10/03/2014 tarihli mahkumiyet hükmü olduğu ve bu tarih üzerinden 8 yıllık olağan zaman aşımının 10/03/2022 tarihinde dolduğu anlaşıldığından sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan açılan kamu davasının (…) düşürülmesine” karar vermiştir.

F. Yargılama ve Yaptırım

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun yargılaması, görev bakımından asliye ceza mahkemelerinde yapılmaktadır. Yer bakımından yetkisi incelendiğinde ise, davaya bakma yetkisi; suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. Başka bir anlatımla, bu suçun yargılamasının; suçun işlendiği yerdeki asliye ceza mahkemelerinde yürütülmesi gerekmektedir. Buna göre örneğin Ankara yargı çevresine bağlı bulunan bir yerde bu suç işlenirse; Ankara Asliye Ceza Mahkemeleri suçun yargılamasında yetkili olacaktır.

Maddede açıkça belirtildiği üzere, suçun sübuta erdiğine kanaat getirilirse; faile, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilebilecektir.

 

Related Posts