Suçu ve Suçluyu Övme (TCK M. 215) -Av. Ersan Barkın -Av. Ezgi Barkın

SUÇU VE SUÇLUYU ÖVME (TCK M. 215)

Giriş

Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlığı altında 215. Maddesinde düzenlenen, yasa koyucunun tanımlamasıyla “suçu ve suçluyu övme” suçu, madde lafzının açıklığına karşın uygulamadan kaynaklı sorunlarla, çoğu zaman siyasal tasarımın “kırbaç” hükümlerinden biri haline gelmektedir.

Şöyle ki, hüküm lafzında açıkça, “işlenmiş olan bir suç” ya da “işlediği suç nedeniyle” bir “kişi”nin övülmesi suç sayılmışken, uygulama, hakkında henüz kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan kişiye karşı, işlediği iddia edilen suçla ilgili olmayan, şahsi beğeni/övgü ifadesini, bir fotoğraf paylaşımını dahi soruşturma konusu ve hatta yanılgıyla mahkûmiyet konusu yapılabilmektedir.

Aynı biçimde, “suç” ve “suçlu” kavramlarının, kesinleşmiş bir mahkûmiyet anlamına geldiği tereddütsüz olarak ortadayken övgü iddiasına konu eylem ya da kişi hakkında soruşturma açılmış olması dahi suç isnadı için yeterli görülmektedir. Bu haliyle, yasa koyucunun, madde lafzını kaleme alırken gösterdiği ayrıntılı ve titiz tanımlamayı, madde kenar başlığında göstermediğini ve kenar başlığın uygulama sorunlarını yaratacak ölçüde hükmü karşılamaktan uzak olduğunu da ifade etmeliyiz.

Oysa, kanunun taslak aşamasında titizlikle hazırlandığı göz önüne alındığında, atılı suçun sübut bulduğunun kabulü için, “suç” ya da “işlediği suç nedeniyle bir suçlu”nun övülmesi yetmeyecek, övme eyleminin “alenen” yapılması ve yine eylemin “kamu düzeni açısından açık ve yakın tehlike” ortaya çıkarması gerekecektir.

Yerel mahkeme, istinaf ve yüksek mahkeme kararları ışığında mezkûr suçu daha detaylı incelemeye çalışalım.

 

A. “SUÇU VE SUÇLUYU ÖVME

“Suçu ve suçluyu övme” suçu, yukarıda da ifade edildiği gibi, Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlığı altındaki 215. Maddesinde düzenlenmiştir. Kanun koyucunun, madde metninde bulunan eylemleri cezalandırmasındaki hukuki amacı, suç işlemeye yönelik toplumda oluşma ihtimali olan ilgi ve tahriki önleme çabasıdır. Bu şekilde, kamu barışı ve huzuru korunmaya çalışılmıştır.

5237 sayılı TCK’nın  215. Maddesi “İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alanen öven kimse, bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmünü ihtiva etmektedir.

 

B. SUÇUN UNSURLARI

I. MADDİ UNSUR

Fiil

Bu suçun maddi unsurlarından ilki, fiildir. Kanun maddesi söz konusu suçun sübuta erdiğinin kabulü için, “işlenmiş olan bir suçu övme” ve “işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi övme” şeklinde iki fiil tanımlamıştır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, hangi eylemlerin “övme” olarak değerlendirileceğidir.

En basit tanımıyla övme, birinin veya bir şeyin iyiliklerini, üstünlüklerini söyleyerek değerini yüceltmek anlamını taşımaktadır. Bu noktada mahkemenin, madde metninde düzenlenmiş şekliyle “övme” eylemini geniş yorumlayarak cezalandırma amacı gütmesi, doğru olmayacaktır. Eylem, kanunun suça ilişkin düzenlemesindeki belirtilen hareketlerden en az birini taşıyorsa ancak o halde soruşturmaya konu edilebilecektir. Son olarak, övme fiilinin tahrik amacı taşıyıp taşımadığı ayrıca değerlendirilmeyecektir.

Fail

Maddi unsurlardan ikincisi, faildir. Kanun koyucu, fail bakımından suçun işlenmesi yönünde özel bir nitelik aramamaktadır. Toplumu oluşturan herkes, suçun faili olabilir.

Mağdur

Maddi unsurlardan bir diğeri ise, mağdurdur. Suçun düzenlenme amacının, kamu düzeni ve barışı olmasından bahisle, kanunda belirtilen hareketlerin gerçekleştirilmesi ile suçun mağduru, toplumu oluşturan herkes olabilecektir.

Konu

Suçun konusu, üzerinde hareketin gerçekleştirildiği kişi ya da şeydir. “Suçu ve suçluyu övme” suçunun konusu “işlemiş olduğu bir suçtan dolayı kişiyi övme” ve “işlenmiş olan bir suçu övme” şeklindedir.

İşlenmiş olan bir suçu övme eyleminin varlığından söz edilebilmek için, hali hazırda işlenmiş bir suç olmalıdır ve suç isnat edilen şahsın eylemleri ile bu suçun övüldüğü anlaşılmalıdır. Övülen eylemin, ceza kanununda düzenlenmiş bir eylem olması şarttır. Aksi halde, suçuna konu eylem, ceza kanunda suç olarak düzenlenmemiş ise, bu eylemin bir kabahat olması yahut cezasının disiplin cezası içermesi durumunda, “suçu ve suçluyu övme” suçu oluşmayacaktır.

Bu bahiste, gerçekleştiği dönemde kamuoyunun çok ilgisini çeken bir olay nedeniyle gerçekleşen yargılamadan söz edelim. Gazeteci Hrant Dink’in suikastla öldürülmesi ardından, şüpheli ile Emniyet Müdürlüğü’nde çekildikleri fotoğraflarının ve videoların paylaşılması nedeniyle başkaca atılı eylemler yanında TCK’nin 215. Maddesinin ihlali nedeniyle de yargılanan polis memurları hakkında verilen beraat kararının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 17.12.2012 tarihli, 2010/27631 E., 2012/30616 K. Sayılı kararında,

“Sanıklar M. ve İ.’nin kasten insan öldürme suçu şüphelisinin fotoğraflarını çektirip yayınlanmasına neden olmaları (nedeniyle) suça sürüklenen çocuk O. yakalandıktan sonra sanık M.’nin talimatıyla Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün çay ocağında bekletilip, fotoğraf çekilmesi ve kamera kaydı sırasında ‘o yazıyı şöyle kafasının üstüne denk getirebilir miyiz arkadaşlar’ şeklinde konuşmalar da yapılarak, suça sürüklenen çocuk O’nün her iki eli ile göğüs hizasında Türk bayrağını tutarak arka fonda Tema vakfına ait Türk bayrağı üzerinde Atatürk’ün ‘Vatan Toprağı Kutsaldır Kaderine Terk Edilemez’ veciz sözünün şüphelinin başının üst kısmında olacak ve yanında kamu görevlileri yer alacak şekilde fotoğrafının ve kamera görüntülerinin çekilmesi ve suç tarihinde S… Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde komiser olarak görev yapan sanık İ.’nin suça konu fotoğrafları şube bilgisayarına kaydettikten bir süre sonra bir kısım görsel ve yazılı basın yayın organlarında yayımlanmış olması karşısında; Sanıkların amaçlarının kasten insan öldürme suçundan şüpheli O.’nün işlediği suçun doğru bir davranış olduğu yönünde kamuoyuna mesaj vermek olup olmadığı ve haklarında 5237 sayılı TCK’nın 215. maddesinin uygulanma olanağı bulunup bulunmadığı karar yerinde tartışılmadan, suç niteliğini yanlış değerlendiren ve yerinde görülmeyen gerekçelerle sanıklar hakkında beraat kararları verilmesi”ni yasaya aykırı bulmuş ve bozma kararı vermiştir.

Alenilik Şartı

“Suç ve suçluyu övme” sebebiyle suçun cezalandırılabilmesi için gerek kanun gerek Yargıtay kararları, suçu alenen işleme şartını aramaktadır. Suç, insanların görüp duyabileceği bir alanda işlenmiyorsa, aleniyet unsuru oluşmayacak ve bu sebeple failin cezalandırılması mümkün olmayacaktır. Kanuna göre övme fiilinin başkaları tarafından algılanabilecek bir ortamda gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Failin fiili aleni olarak yaptığını bilmemesi halinde ise, aleniyet unsuru oluşmayacağından suç meydana gelmeyecektir.

Netice/Yakın ve Açık Tehlike Şartı

Fiil ya da hareketin dış dünyada meydana getirdiği değişiklik neticedir. Kanun koyucu, “suçu ve suçluyu övme” suçunun gerçekleşebilmesi için “açık ve yakın bir tehlike” kavramını objektif cezalandırılabilme şartı olarak belirtmiştir. Objektif cezalandırılabilme şartı içeren suçlarda, hükümde belirtilen unsurlar gerçekleşmeden, fail cezalandırılamayacaktır.  Kanun tarafından, suçun cezalandırılabilmesi için aranan açık tehlike şartı, gerçekleştirilen eylem neticesinde oluşma ihtimali olan tehlikenin, açıkça kamu düzenini bozabilecek nitelikte olmasıdır. Yakın kavramı ise, gerçekleştirilen fiil ile tehlikenin meydana gelmeye elverişli olması halidir.

Bu haliyle, suçun varlığı için, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin 2022/147 E., 2023/244 K. Sayılı kararında isabetli olarak belirtildiği üzere, “Kamu düzeni açısından tehlikenin açık olması, övme niteliğindeki eylemlerden hemen sonra ve buna bağlı olarak insanların aynı ve benzer suçlar işleyebilecek şekilde ama henüz işlenmeden şüpheye yada vehimlere yer bırakmayacak şekilde ortada olması, tehlikenin yakın olması ise kullanılan alenen övme niteliğindeki kelimelerin zarar yaratma olasılığının kesine yakın ve kaçınılmazlık derecesinde doğabilecek ölçüde olması” gerekmektedir.

İstinaf incelemesine konu olayda, Ankara Batı 6. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından, sanığın, toplumsal tanınırlığı bulunan, hakkında adli sicil kaydı dahi bulunmamasına karşın, kimi haberlerde “suç örgütü lideri” olarak tanımlanan Sedat Peker ile fotoğraflarını paylaşması nedeniyle, mahkumiyetine karar verilmiştir. Mezkûr kararın,

“sosyal medya platformlarında yapmış bulunduğu paylaşımlarda organize suç örgütü lideri olarak bilinen hakkında ekran görüntüleri alınarak fotoğraflanan ve rapor haline getirilen paylaşımlar incelendiğinde; bu şahsı övücü nitelikte bir çok paylaşımlar yaptığı, paylaşımlarda suç örgütü liderinin bir çok resminin bulunduğu, ayrıca suç örgütü lideriyle birlikte çekilmiş resimlerini de koyduğu, boyutu ve sayısı dikkate alındığında kullandığı övücü sözler ile birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin bu eylemleriyle suç örgütünün cebir şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere teşvik edilecek şekilde propagandasını yapmak suçunu işlediği”

Gerekçesindeki “yapmış olduğu paylaşımlarla suç örgütü olarak bilinme” ifadesiyle kanun aradığı suç ve suçlu kavramlarına yeni ve ancak kabul edilemez bir boyut kattığı muhakkaktır.

Mezkûr karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. CD tarafından istinaf incelemesi sonucunda,

“Somut olayda atılı suça ilişkin değerlendirme yapılırken, kararın gerekçe kısmında sadece, sanığın paylaşımları ve sarf ettiği sözlerle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıktığı kabul edilmesine rağmen; söylenen sözlerin ne şekilde kamu düzeni açısından açık ve yakın tehlike oluşturduğu, övme niteliğindeki sözlerden hemen sonra ve buna bağlı olarak insanların aynı ve benzer suçlar işleyebilecek şekilde şüpheye yada vehimlere yer bırakmayacak şekilde ortada olması, kullanılan alenen övme niteliğindeki kelimelerin zarar yaratma olasılığının kesine yakın ve kaçınılmazlık derecesinde olması hususları tartışılmadan hüküm kurulduğu” gerekçesiyle kaldırılmıştır.

İncelemeye konu karar, münferit bir vakıa olmadığı, ihtiva ettiği hukuka aykırılık aynı nitelikte birçok dosyada da benzer bir uygulama bulduğu için işbu yazı içinde inceleme konusu yapılmıştır. Zira, işbu dava dosyası dışında, ülke genelinde onlarca dosyada benzer kararlar verilebilmekte, kararın kesinlik sınırında olması halinde, haklarında beraat kararı verilmesi gereken sanığın mahkumiyetinin infazı sonucuna yol açmaktadır.

Nitelikli Hal

Bu bahiste son olarak, suçu ve suçluyu övme suçunun nitelikli haline dair bilgi vermeye çalışalım. Kanun hükmünde özel olarak mezkûr suçun nitelikli haline yer verilmemiştir ancak “Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlığı altında işlenen tüm suçlar için, ortak hüküm niteliğindeki TCK’nın 218. Maddesinin bu suç bakımından da uygulama bulacağı muhakkaktır. Buna göre, “Suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar arttırılır.”  Hükmüyle, “suçu ve suçluyu övme” suçunun, TCK’nin 6/1, g maddesinde tanımlanan” her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçlarıyla” işlenmesi halinde de cezada arttırıma gidilecektir.

 

II. MANEVİ UNSUR

Suçun manevi unsurları, fiil ve fail arasında bulunan, manevi bir bağdır. Failin kanun lafzındaki eylemleri bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi ile dikkat ve özen sorumluluklarını yerine getirmeyerek, istemediği bir sonucun gerçekleşmesi arasında cezalandırma yönünden farklılık bulunacaktır. Kanun koyucu tarafından koyulan hükümler uyarınca, suçların kasıtlı hallerinin, taksirli hallerinden daha ağır cezai sonuçları oluşacaktır.

Bu açıdan “suç ve suçluyu övme”, kasten işlenebilen bir suçtur. Taksirle işlenen hali kanunda düzenlememiştir. Ayrıca failin, övdüğü fiilin suç olduğunu bilmemesi veya övdüğü kişinin suçlu olduğunun kesin hükümle tespit edilmiş olduğunu bilmemesi durumunda, suçun maddi unsurlarında yapılan bir hata gerçekleşecektir. Ve hatanın, kastı ortadan kaldırması sebebiyle, failin cezai sorumluluğu doğmayacaktır.

 

III. HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Fiilin gerçekleştiği anda, hukuka uygunluk sebeplerinden biri mevcutsa, fiil haksızlık teşkil etmeyecektir. Hukuka uygunluk sebepleri içinde yer alan hakkın kullanılması açısından fiili ele aldığımızda, failin eyleminin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, önem arz eder. Bu bağlamda, “övme eyleminin” bir başkasını suç işlemeye yönlendirmeye elverişli olması ve somut bir tehlike oluşması hukuka uygunluğu ortadan kaldıracak ve eylem, ifade özgürlüğünün sınırları dışına çıkacaktır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına ilişkin ölçütleri, dikkate alındığında “suçu ve suçluyu övme” suçunun kanundaki düzenlenmesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılık teşkil etmediği düşünülse de, yargılama aşamasında ifade özgürlüğünün kısıtlanmasında, mahkeme nezdinde verilecek kararın hukuksuzluk ihtiva etmemesi açısından,  söz konusu eylemin gerçekleştirilmesi ile tehlikenin meydana gelebileceğine dair kanaatin yeterli delille ispatı, büyük önem taşıyacaktır.

Soyut tehlike suçlarında en büyük sorun, eylem anında gerçekleşen bir tehlikenin doğup doğmadığının tespit edilmesidir. Tehlikenin, ortaya çıkabilme ihtimalinin geniş yorumlanmasıyla cezalandırılabilme yolu açık bırakılmakta ve bu durum çoğu zaman ifade özgürlüğü sınırlandırılmaktadır. Sınırlandırmanın, ancak demokratik toplumda gerekli olması ve bunun ispatının mümkün olması halinde kabul edilebileceği, tehlikenin bu gereklilikleri taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın suç teşkil ettiğinin kabulü, ifade özgürlüğünün hukuka aykırı olarak sınırlandırması sonucunu doğuracaktır.

Bu bahisi de, bir başka mahkeme kararı üzerinden değerlendirmeye çalışalım. Osmaniye 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kapalı cezaevinde hükümlü bulunan sanığın, infaz hakimliğindeki duruşmasında, terör örgütü ele başı hakkında “Sayın A.Ö. Önderimiz” biçimindeki beyanının TCK 215. Maddesini ihlal ettiği sabit görülmüş ve sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir. İlgili hükmün temyiz incelemesini yapan Yargitay 8. Ceza Dairesi, 15.2.2013 tarihli, 2013/1567 E., 2013/5627 K. sayılı kararıyla

“Kamuoyunun bir bölümünün ve hatta çoğunluğun hoşuna gitmeyen, ürkütücü, şok edici, fikirlerin de (AİHS’nin) 10. maddesi tarafından korunduğu” ifade etmiş, “yakın ve mevcut tehlike” ölçütüne yaklaşarak sözleri söyleyen kişinin ne kadar etkili olduğu, söylenilen yer ve zaman bakımından söylenenlerin şiddet yaratmaya müsait olup olmadığına bakılması gerektiğini”, oysa dava konusu olayda “Şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadeleri kulan(mayan), işlenen bir suçu yahut işlediği suç sebebiyle kişiyi övücü nitelikte bulunmayan, başka bir hükümlü hakkında “sayın” denilerek onun infaz koşulları ile ilgili kendi değer yargılarını içeren düşüncelerini açıklayan sanıkların eyleminde, iç hukukumuz tarafından bağlayıcı bulunan Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da gözetildiğinde yüklenen suçun yasal unsurları oluşmadığı”

gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Yine Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin, yine aynı terör örgütü elebaşı hakkındaki övücü ifadeleri nedeniyle sanıklar hakkında verilen beraat kararın bozulmasına hükmettiği 13.4.2010 tarihli,  2008/5295 E., 2010/5826 K. Sayılı kararında “suç tarihinde ‘basına ve kamuoyuna’ başlıklı yazıda ‘…ülkemizde hala savaş ve çatışma ortamı devam etmektedir… Kürt halk önderi sayın A… Ö… üzerinde …’ ibareleri bulunan bildiriyi cadde üzerinde 20-25 kişilik bir gruba okumak suretiyle terörle mücadeleyi savaş olarak nitelediği, yasadışı PKK terör örgütü adına suç işleyen kişiye önderlik atfedip yücelttiği, bu itibarla suçu ve suçluyu övme suçunun yasal unsurlarının oluştuğu”na dair gerekçesi, övme içeren bir sözün, kim tarafından, ne zaman, nerede söylendiğinin de suçun sübutu açısından önemli olduğunu göstermektedir.

 

C. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

Her ne kadar “suç ve suçluyu övme” suçunun, teşebbüse elverişli olabileceğine ilişkin doktrinde birtakım görüşler mevcut olsa da genel kanaat, suçun objektif cezalandırılabilme şartını içermesi bakımından teşebbüse elverişli olmadığı yönündedir. Suçun bu hususta teşebbüse elverişli olmamasındaki sebep, cezalandırılabilmesi için kamu düzeni ve barışını bozmaya ilişkin açık ve yakın tehlikenin varlığının aranmasıdır.

İştirak hükümleri bakımından “suç ve suçluyu övme” suçu, objektif cezalandırılabilme şartı içermesi sebebiyle, ceza hukukunun genel hükümleri uyarınca icra hareketleri tamamlanana kadar gerçekleştirilebilir. Ayrıca objektif cezalandırılabilme şartı içeren suçlara iştirak halinde, şartın gerçekleşmesi ile bütün şeriklerin cezalandırılacağı, aksi halde cezalandırılma yoluna gidilemeyeceği açıktır.

Suçun özel görünüş şekillerinden sonuncusu olan içtima hükümlerince ele almak gerekirse seçimlik hareketli bir suç olan “suçu ve suçluyu övme” suçunda tek bir hareketle kanunda belirtilen iki hareketin de gerçekleşmesini sağlayan fail hakkında, tek bir suçtan hüküm kurulması gerekecektir. Failin, suç işleme kararıyla, farklı zamanlarda kanunda yazan hareketleri gerçekleştirmesi halinde ise, tek bir suçtan hüküm kurulup zincirleme suç hükümleri uyarınca cezasında arttırım yoluna gidilecektir.  Buradaki değerlendirmede dikkat edilmesi gereken nokta, failin suçu her işlediğinde gerçekleştirdiği eylemin kanunda belirtilen şekliyle, objektif cezalandırılabilme şartını taşıyıp taşımadığıdır. Şöyle ki, fail farklı zamanlarda işlediği, “suçu ve suçluyu övme” suçunun en az birinde kamu düzenine karşı açık ve yakın tehlike oluşturmuyorsa bu takdirde zincirleme suç hükümleri ile içtima yoluna gidilemez.

 

Ç.  GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

“Suçu ve suçluyu övme” suçu sebebiyle açılacak davalarda, görevli mahkeme “Asliye Ceza Mahkemeleri”dir.

Yetkili mahkeme hususuna bakacak olursak, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 12. Maddesi 1. Fıkrası uyarınca yargılama yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.

Suç, ülkede yayımlanan, basılı bir eserle işlenmişse CMK’nın 12. Maddesi 3. Fıkrası uyarınca, eserin yayım merkezi olan yer mahkemesi, yetkilidir. Aynı eserin birden çok yerde basılması durumunda suç, yayım merkezi dışındaki basımında meydana gelmişse, eserin basıldığı yer mahkemesi, yetkilidir.

Son olarak, suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer; yakalanmamışsa şüpheli veya sanığın yerleşim yeri mahkemesi, yargılama yetkisine sahiptir.

 

D. UZLAŞMA

Uzlaşma, suç isnadı altındaki kişi ile suçun mağdurunun uzlaşmacı vasıtasıyla anlaşmaya varmasıdır. Uzlaşma prosedürünün şartları, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. Maddesinde açıkça sayılmıştır.  Maddenin 1. Fıkrasının, (a) bendinde; “Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar” için uzlaşma prosedürünün uygulanabileceği belirtilmiştir. İstisnai olarak maddenin (b) bendinde, şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, hangi suçlar için uzlaşmanın uygulanabileceği de tek tek sayılmıştır.

“Suçu ve suçluyu övme” suçu gerek şikâyete tabi olmaması gerek kanunun istisna olarak saydığı suçlardan biri olarak düzenlenmemesi bakımından, uzlaşma kapsamına dahil değildir. Son olarak “suçu ve suçluyu övme” suçunda, mağdurun, soyut olarak toplumu oluşturan herkes olduğu varsayımından hareketle, rasyonel olarak uzlaşmanın gerçekleştirilmesinin de olanaksız olduğu, açıktır.

 

E. HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, 9105 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. Maddesinde belirtildiği üzere; ilk defa, iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan birini, kasıtlı bir şekilde işlemiş olan fail hakkında denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlememesi kaydıyla mahkeme tarafından verilen durma kararı nitelikliğinde, bir karardır.

Mahkemenin sanık hakkında, HAGB kararı verebilmesi için sanığın işlediği suçun, iki yıl ya da daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan birisi olması şarttır. “Suçu ve suçluyu övme” suçunun kanundaki tanımına bakacak olursak, kanun koyucunun suça ilişkin verilecek ceza süresini, azami olarak iki yıl olacak şekilde düzenlemiş olması sebebiyle, 231. Maddenin aradığı diğer şartların da oluştuğu kanaatine varılırsa, sanık hakkında HAGB kararı verilmesi mümkündür.

 

F. BASİT YARGILAMA USULÜ

24.10.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7188 sayılı Kanun ile ceza muhakemesinde geleneksel kovuşturma usulüne alternatif oluşturacak basit yargılama usulü ceza adalet sistemimize dahil edilmiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 251 ve 252. maddelerinde düzenlenmiştir.

Basit yargılama usulü ile iddianamenin kabul edilmesi sonrasında adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda, yargılamayı bir kısım usul işlemlerinden arındırıp, mahkemelere duruşma açmaksızın dosya üzerinden karar verebilme imkanı tanınmaktadır.

İşbu yazının konusunu oluşturan TCK’nin 215. Maddesinde hüküm altına alınan “suçu ve suçluyu övme” suçu da hükmedilebilecek ceza miktarı itibariyle basit yargılama usulüne tabi suçlardan biridir.

Bu bağlamda, Mahkeme tarafından, iddianamenin kabulü ardından, basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilirse, iddianamenin taraflara tebliği sonrasında 15 gün içinde beyan ve savunmaları alınarak, duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın karar verilebilmektedir. Sanık hakkında verilen hüküm mahkûmiyet yönünde olursa, Mahkeme tarafından sonuç ceza dörtte bir oranında indirilmektedir.

Basit yargılama usulü sonucu verilen hükümlere karşı taraflarca itiraz edilirse, hükmü veren mahkemece dosya, o yerde birden fazla asliye ceza mahkemesi bulunması hâlinde tevzi kriterlerine göre belirlenen asliye ceza mahkemesine gönderilmekte ve bu mahkemece duruşma açılarak genel hükümlere göre yargılamaya devam olunmaktır. İtiraz üzerine duruşma açan mahkeme basit yargılama usulünün uygulanması sonucu verilen karar ile bağlı değildir. Karara sanık tarafından itiraz edilmesi halinde, itiraz sonucunda da sanığın mahkumiyetine karar verilirse, basit yargılama usulü sonucunda verilen karardaki indirim ortadan kalkarken, itirazın sanık dışındaki kişilerce yapılması halinde CMK’nin 251/3. Maddesi uyarınca yapılan indirim korunmaktadır.

 

G. ŞİKAYET VE ZAMANAŞIMI

“Suçu ve suçluyu övme” suçunun, şikâyete tabii suçlardan olmaması nedeniyle, re’sen soruşturulabilecek suçlardandır. Bu sebeple, şikâyet süresi de bulunmamaktadır. Bu nedenle, dava zamanaşımı süresi içerisindeki herhangi bir tarihte soruşturma başlatılabilecektir.

Türk Ceza Kanunu’nun 66. Maddesinin 1. Fıkrasının (e) bendindeki “Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl” hükmü uyarınca, en hafif suçlarda olağan zamanaşımı süresi, 8 yıldır. Buna göre; “Suçu ve suçluyu övme” suçunun dava zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren, 8 yıldır. Bu süre içerisinde, dava açılmamışsa, suç zamanaşımına uğrayacaktır.

 

SONUÇ

İnceleme konusu yaptığımız suç, yasa koyucu tarafından yargıca geniş takdir yetkisi tanımayacak şekilde somut kriterlere bağlanmıştır. Bu nedenle,

Mahkeme kararıyla suç olduğu tespit edilmemiş bir eylem suç olarak kabul edilmemeli, kişinin kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü olsa bile, mahkûm olduğu suçla ilgisi olmayan veya sadece beğeni niteliğinde kalan ifadeler, övgü olarak değerlendirilmemelidir.

Hukuk uygulayıcıları, suç ve suçlu kavramlarını Anayasa ve ilgili kanun hükümleri çerçevesinde ele almalıdır. Bu hususta cezalandırma, yalnızca somut bir suç veya suçluyu övmeye yönelik eylemlerle sınırlandırılmalı, övme eyleminin aleni şekilde gerçekleştirilmesi aranmalı, “yakın ve açık” bir tehlikenin var olup olmadığının üstünde titizlikle durulmalıdır.

Bu unsurlar sağlanmadan uygulanacak cezai yaptırımlar, kanunun amacını aşan geniş yorumlara sebebiyet vermekle birlikte, temel haklar çerçevesinde ifade özgürlüğünü ciddi şekilde ihlal edecek ve hukuka aykırılıklara yol açacaktır.

Related Posts